Güveyi Ne Öldürür? Toplumsal Roller, Temizlik Mitleri ve Görünmeyen Emeğin Anatomisi
Toplumsal yapıların bireyler üzerindeki etkilerini anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak, gündelik hayatın sıradan olaylarında bile derin toplumsal kodların izlerini görürüm. “Güveyi ne öldürür?” gibi basit bir soru bile, yalnızca biyolojik bir merak değil, evle, cinsiyet rolleriyle, düzenle ve hatta kimliklerle ilgili köklü bir tartışmanın kapısını aralar. Çünkü bir evde güve varsa, orada sadece bir haşere değil, aynı zamanda görünmez bir toplumsal tarih yaşamaktadır.
Güveyle Mücadele: Kadınların Görünmeyen Emeği, Erkeklerin Görünen Müdahalesi
Toplumda ev içi sorumluluklar genellikle cinsiyet temelinde paylaşılır. Erkekler “tamir eden”, “çözen”, “yapısal sorunlara odaklanan” taraf olarak konumlanırken, kadınlar “koruyan”, “ilişki kuran” ve “düzeni sürdüren” taraf olurlar. Güveyle mücadele bu ayrımın somut bir örneğidir.
Evde güve görüldüğünde erkek genellikle dolapların arkasına bakar, ilaçlama yapar, çözümü teknik bir mesele olarak ele alır. Kadın ise lavanta poşetlerini çıkarır, eski giysileri ayırır, hatıralarla dolu eşyaların tozunu siler. Erkek için güve “bir problem”dir; kadın içinse “bir hikâye.” Bu fark, yalnızca bireysel davranış biçimlerinden değil, kuşaklar boyunca yerleşmiş toplumsal normlardan beslenir.
Toplumsal Normlar ve “Temizlik” Üzerine Bir Mit
“Temiz evde güve olmaz” düşüncesi, sadece bir hijyen anlayışı değil, toplumsal bir yargı mekanizmasıdır. Kadınların temizlik ve düzen üzerinden değerlendirildiği ataerkil kültürlerde, güve görmek kadının “eksikliği” olarak yorumlanır. Oysa güve, doğanın bir parçasıdır; varlığı, insanın değil, yaşamın döngüsünün bir göstergesidir.
Ancak bu biyolojik gerçeğe rağmen, kadınlar çoğu zaman “güve çıktı” haberini utançla karşılar. Çünkü toplumsal normlar, evi kadınla, dolayısıyla temizlik başarısını da kadın kimliğiyle özdeşleştirmiştir. Böylece güveyi öldürmek, sadece haşereyle değil, toplumsal yargıyla da savaşmak anlamına gelir.
Güveyi Ne Öldürür? Kültürel Bilgeliğin Bilimle Buluştuğu Nokta
Güveleri öldürmek için kullanılan yöntemler, aslında kültürlerin ortak hafızasında önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de dolaplara lavanta, sabun ya da defne yaprağı koymak yalnızca pratik bir önlem değil, kuşaklar arası bilgi aktarımının bir örneğidir. Bu yöntemler, “kadın bilgeliği” olarak tanımlanabilecek, sözsüz bir kültürel mirası temsil eder.
Bilimsel açıdan bakıldığında, güveler nemli ve karanlık ortamlarda yaşar; lavanta ve sedir gibi bitkiler ise onları uzaklaştıran doğal kokulara sahiptir. Ancak bu bilgi, kadınların “temizlik becerisi” olarak değil, aslında doğa bilgisine dayalı bir kültürel deneyim olarak görülmelidir. Her lavanta poşeti, bir annenin kızına aktardığı kolektif bir hikâyedir.
Erkeklerin Yapısal, Kadınların İlişkisel Yaklaşımı
Evde güveyle karşılaşıldığında erkekler genellikle “ne yapılması gerektiğini” planlar. Sprey, ilaçlama, dolap düzeni, sistematik önlemler… Erkek bakışı çoğunlukla işlevseldir. Kadınların yaklaşımı ise duygusaldır; “hangi kıyafetleri saklamalıyım?”, “bu yün hırkayı annem örmüştü” gibi duygusal kararlarla doludur.
Bu fark, yalnızca bireysel tercihlerden değil, toplumsal olarak inşa edilmiş rollerden doğar. Erkekler kontrolü sağlamakla, kadınlar ise düzeni ve anlamı korumakla yükümlü kılınmıştır. Bu nedenle, güveyi öldürmek yalnızca kimyasal bir eylem değil, toplumsal rollerin bir sahneye dönüşmesidir.
Kültürel Pratiklerin Sosyolojik Yansımaları
Güveyle mücadelede kullanılan geleneksel yöntemler, yalnızca biyolojik değil, sembolik anlamlar da taşır. Lavanta kokusu, kadının “evini koruma” sorumluluğunun simgesidir. Dolapların düzenlenmesi, “yeniden başlama” ritüelidir. Eski kıyafetlerin elenmesi, geçmişle vedalaşmanın bir biçimidir.
Bu ritüeller, kadınların ev içi emeğini görünür kılarken, aynı zamanda toplumsal düzenin sürekliliğini de sağlar. Erkeklerin yapısal müdahaleleri geçicidir; kadınların ilişkisel eylemleri ise kalıcıdır. Çünkü kadınlar sadece evi değil, evin anlamını da korurlar.
Sonuç: Güveyi Değil, Kalıpları Öldürmek
Güveyi ne öldürür? Belki lavanta, belki soğuk hava, belki de bir dolap temizliği… Ama esas mesele, güveyi değil, onun etrafında örülmüş toplumsal kalıpları öldürmektir.
Kadınların sürekli “temiz”, erkeklerin “çözümcü” olması gerektiğini söyleyen bu kültürel kodlar, evin duvarlarında sessizce yaşar. Gerçek temizlik, belki de bu kalıpları yıkmakla başlar.
Peki siz hiç düşündünüz mü? Güveyle savaşırken gerçekten doğayı mı, yoksa toplumun yargılarını mı temizliyoruz? Deneyimlerinizi paylaşın — sizin evinizde güveyi ne öldürüyor: lavanta mı, yoksa sessiz bir direniş mi?